Yunus’a mı hayran olayım yoksa onu Od’a iten Taptuk Emre’ye mi , Mevlana’ya mı yoksa Şemsi Tebriziye mi …
Bunları bir solukta bize okutacak derecede ustaca yazan İskender Pala’ya mı teşekkür edeyim yoksa onu besleyen ,ustalaştıran vesile olanlara mı diye düşündüm… Düşündüm..
Ve bize bunları tanımayı okumayı nasip edene ,onların kalbine “Aşkı” düşürene şükrederek durumu özetleyeyim dedim…
fikirperisi.
Od’dan aklıma ve gönleme düşenler;
… Yolcu; kalbe yürü! …
…İlahi gider benden benliği doldur içime senliği…
… Anladım ki insan bu dünyaya bir dava için değil bir sevgi için gelebilir…
… Herkes dağa odun için gittiğimi sanıyordu oysa ben “od ” için gidiyordum…
… Balçık çok olunca fil bile kayar…
… Nefessiz gidilen yolun sonu bulunmaz karanlıktır…
… Sanki bir erik dalına çıkmıştım da orada üzüm yiyordum ama bahçe sahibi gelince cevizlerini neden yediğimi sormuştu…
… Seni dosttan ayıran sözü dinleme o sözde ziyan vardır…
…Uzun bekleyişlerin kalbe yansıyan ihtilalleri vardır…
… Her kaçışın hasret gibi,gurbet gibi , firkat gibi, terk etmek gibi, gözden çıkarmak , vazgeçmek gibi fedakarlıkları vardır…
…Sevgilinin gözünden akan bir damla bir erkek için ya hazinedir ya da hazinelerle tartılır. Çaresizlik yollarınızı bağladıysa o damlayı görsenizde acıtır, görmezden gelseniz de…
……………………………