Evdekiler -11 Saç mı Sakal mı ?

-Kimim ben? Âdem, on bir haneli TC kimlik numarası olan, kimliğinde ana baba adı yazan ama onları bir kez bile görmemiş cami avlusuna bırakılmış, yetiştirme yurdundan berber dükkânına terfi etmiş Âdem. Gerçek mi o isimler acaba? Bundan bile emin değilim. Cesaretsizlik mi, gurur mu bilmiyorum ama ne sorup öğreneceğim. Beni istemeyeni ben niye dert edip de peşine düşeceğim? Ben bir beni bilirim, Âdem’im ben Âdem…

 Çok insancıl çok sosyal adamdır bizim Âdem abi. Ne arayanı, ne soranı, ne de geleni biter. Di. Di diyorum çünkü beş haftadır salgın nedeniyle dükkânı kapalı olduğundan evde. Gelen giden bitti. Arayan soran kısmı ise muallak. İşi düşen arayıp soruyor, alacağını alıp kapatıyor. Âdem abi yıllardır o berber dükkânını sabah namazı açar gece yarısı kapar. Evde bekleyen de yok tabi, bazen oracığa kıvrılır uyur. İşi ev evi işti anlayacağınız. Dükkân açılmayacak dediklerinde ilk bir kaç gün eski özel müşteriler arayıp “abi evde kes bari kim bilecek, böyle mi gezelim saç sakal birbirine karışık” deyip eve gelmek isteyince o da beni ve bir kaç malzemeyi alıp eve getirdi. Ama sonra baktı ki iş ciddi salgın fena, bir de zabıta sürekli takipte “gelmeyin” dedi arayanlara. İyi yaptı da, böylesi doğru olan.

Alışık olmadığından bu kadar yalnız kalmaya biraz tuhaf davranmaya başladı gibi geliyor bana ama hadi hayırlısı. Mahallenin tüm gelişmeleri onun dükkândaydı, tüm havadisler en taze haliyle oraya gelirdi. Bence ondan böyle, boşluğa düştü. Yalnızlığıyla ilk defa bu kadar yakın. İlk defa kendine bu kadar zamanı var.

-Kimim ben? Elinde şu ustura, bir de makas günde onlarca yüze dokunan, saçı okşayan ama aslında kendinin küçükken okşanmadığı saçının, bakılmadığı yüzünün, sokağa atılarak kabul görmediği varlığının, şefkate, ilgiye, sevgiye açlığının görülmesinden korkan, ağzı iyi laf yapsa da kendiyle ilgili anlatacakları bilinmesin isteyen Âdem…

-Kimim ben? Koltuğunda yıllardır oturan insanların ilk traşlarını, ilk buluşmalarını, düğünlerini, özel günlerini bilen ama kendi geçmişiyle ilgili birkaç anı kırıntısından başka bir şey bilemeyen ve bilmek de istemeyen. Sahi doğum tarihim bile bildiğim değildir belki de…

-Kimim ben? Gözümün rengini kimden almışım mesela? Boyum babamdan uzun mu? Ya da annem beni normal doğumla mı dünyaya getirdi? İlk konuştuğum kelime neydi acaba? Ya da ilk yürüdüğümde kime doğru koştum, yetimhanedeki arkadaşlarımdan birine mi yoksa müdüre teyzeye mi?  

– Kimim ben? Babam mı istemedi beni, yoksa annem mi yoksa ikisi birden mi? Akrabam falan yok muydu da kedi yavrusu gibi bıraktılar beni sokağa . Belki de Tekir’im ben. Eh be Korona herkese temas yoluyla bulaştın. Bana geçmişimdeki yarayla…

Doğru söylüyor Âdem abi. Ah be Covid-19 ne istedin Âdem abiden, onun tek kaçacağı yer o berberdeki hayatlardı. Onlarla olan sosyal bağı, kendine sorduğu bunca yıllık soruların cevaplarının bilinmezliğinden koruyordu onu ve aklını. Sosyal izolasyon bu adama iyi gelmez, bilakis hasta eder. Biliyorum ben. Biliyorum bilmesine de elden ne gelir benim tek anladığım saç sakal işi. İstenmeyeni kes, parlat, açılsın güzelleşsin yüzler. Keskin olmak beni ne kadar işimde iyi yaparsa sakin ve olgun olmak da bir berberi o kadar işinde iyi ve güvenilir yapar. Öyledir Âdem abi de Allah var. Herkese anlayışlı, güler yüzlü ve içtendir. Kimseyi kırmamaya özen gösterir.

-Çok kırgınım çok dünya sana. Belli etmediğime bakma. Etsem nolcak ki, nazımı çekecek, beni pohpohlayıp gönlümü alacak kimim var? Bir minik virüs geldi tüm acılarımı önüme atıp yalnızlığımı yüzüme çarpıp gitti.

Sen onca yıl kapattığın geçmişini bir salgınla birden bire ortaya dök. Yapma Âdem abi, al şu telefonu eline ara ilk numarayı. Olmadı çık biraz markete, ekmek su filan al. Bak iyice kurudun, kaç gündür bir şey yemez oldun. Ne yapsak da çare olsak bilmem ki?

-Sevdiklerine bulaşmasından korkuyor insanlar. Mahmut abi son kez traşa geldiğinde  “acelem var Âdem” dedi. “Annemin yağı, unu falan eksikmiş onları alıp bırakayım hava kararmadan, içeri girmeden kapıdan bırakıp geçeceğim bende var da fark etmediysem ona bulaşır falan diye korkuyorum. Zor Valla insan evladından bile kaçıyor”  deyince zor tuttum kendimi “o Mahmut seninki yeni mi kaçıyor benimki, ben beni bilmezden evvel benden kaçmış zaten” dememek için. Gel beni bul be virüs gel. Bilsem ki başkalarının zararına olmaz, çıkıp yerlerde yuvarlanıp benim sana bulaşasım var da, bir taşıyıcı bir sürü insana zarar verebiliyormuş. Ah bilsem hayatım senle tek temasta bitecek… Gram korkarsam Âdem değilim. Benim bu hayatla bağım mı var ki gitmekten korkayım. Arkamdan ağlayan mı olacak sanki. Şu usturam, fırçam, tarağım, makasım benden arta kalan. Onları da kim ne yapsın? Atarlar çöpe. (peri)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir