Evdekiler-1 Yirmilikten Duyduk

 Bu ne iş anlamadım valla kardeşim. Ben bile şaşırıp kaldım olanlara… Kaç gündür balkonda yatıp balkonda kalkıyorum. Kimsenin yüzüme baktığı yok. Yanındayken kendine güven verdiğim insanlar onlar değilmiş gibi, birden bire soğudular benden. Yanıma gelen 2 metre ötemde duruyor. Sanırsın vebalıyım! Ben ne ettim yahu size, bu ne vefasızlık bu ne hayırsızlık.

 Daha dün nereye gitsem, hangi ele değsem güler yüzle inceden bir gururla bana bakanlar, onlarla olayım diye beni arkadaşlarına tercih edenler buz gibi soğudu benden. Bir mesafeler bir tavırlar.  Sanırsın canlarına kastettim. 

Amaaan hiiiç de umurumda değil aslına bakarsan. Bana yüz vermeyenle işim olmaz. Kendileri bilir. Sanki ben bayılıyorum onlara. Bu güne kadar ne şartlarda yakınlık gördüm bir ben bir Allah bilir. Yüzüme tükürenler mi dersin, yağlı paslı elleriyle beni oradan oraya gönderenler mi dersin, tuvaletten çıkıp su değdirmediği o iğrenç parmaklarında beni çevirenler mi dersin, burnunu karıştırıp sonra da o halde beni sevip saymaya çalışanlar mı dersin… Yani aslında sevmeleri saymaları da benim için pek bi şans değildi. Patronlarla her gün o sokak senin, bu durak benim gece belli değil gündüz belli değil; yok müşterisiydi yok satıcısıydı dolaşacağıma böyle daha iyi en azından temiz temiz duruyorum burada, huzurla. Geçen Veysel iş çıkışı getirip buraya bıraktı. Bir yandan da habire arkasına bakıyordu beni ve yanımdakileri gören var mı diye. Tedirgindi sanki biraz; bence hanımı görecek diye. Aramızda kalsın ama biraz sıkıntıları varmış bu ara diye duydum.

Dün Veysel’in eve getirip yanımıza koyduğu 20’liklerden biri anlattı bize; onun da başından geçenler, gülsek mi ağlasak mı cinsinden. Sen Veysel’in hanımı oturma odasında kanepede bunları gör. Al bu 20’ lik ile bunun arkadaşlarını götür banyoya. “Of Allah’ım ne günlere kaldım, bu günleri de mi görecektim beeen, boyun posun devrilsin Veysel, olacak iş mi bu zor günlerde. Uzmanlar neler diyor duymadın mı hiç, hadi uzmanları dinlemedin haberlerde gördüklerinden de hiç mi ders almaz insan. Çoluk çocuk evde, bari onları düşün. Hadi ben mühim değil bak aynı evdeyiz, anneni de mi düşünmedin.” diye söylene söylene doldur küvete. “Sizin pisliğinizi, mikrobunuzu nasıl arındırayım ben, kim bilir kimlerin elinden geçtiniz, neler var üstünüzde” diyerek dök suyu, sür sabunu evire çevire temizle. Çamaşır suyu da sürecekti yüzümüze gözümüze ama Allah’tan Veysel abi yetişti imdadımıza. “Hanım gel etme eyleme, bir daha söz eve getirmem, zaten pazartesi teslim edeceğim hepsini, dükkânda nereye bırakayım demiş de elinden zor kurtulmuşlar. Veysel abinin yüreğine inecekmiş. Hepimizin ayrı ayrı gitmesi gereken kişiler var haftaya. Ne diyecek adam “ kusura bakmayın bizim hanım evde yakaladı da, maalesef size göndermem mümkün değil mi?..

Eski günlerde olduğu gibi olmasa da yine de çok şükür dükkâna giren çıkan var en azından. Eee her şey ortada, ihtiyaçlar var malum. Napsın vatandaş; ihtiyacını alıp koyuyor arabasına hızla uzaklaşıyor. İçeri giren çıkan herkes çok tedirgin, bir an önce işimi halledip gideyim düşüncesinde, Veysel’in de canına minnet, çok yüz göz olmayayım diye girene çıkana bakmadan bir an önce kepengi kapatmanın derdinde. Bazıları garantici temassız hallediyor; şuan Veysel’in en sevdiği müşteri tipi. Ama herkese de böyle yap diyemezsin ki buruş buruş çıkaran mı, tek tek elleyip bi de yalayarak sayıp öyle uzatan mı, insanlar çeşit çeşit.  Garibim Veysel’de oyalanmadan eve gideyim, o gün gelenlerin hepsini evde hallederim diye al bunları yanında götür eve. Akşam da herkes uyuyunca kime ne taksim edilecek ne ödenecekse ayırayım diye sermiş çarşafı, çıkarmış hepsini kanepeye. Bari elime de eldiven giyeyim de daha hijyenik olsun diye düşünüp, alt kattaki vestiyerde duran – malum evden çıkarken lazım oluyor ya bu günlerde, artık vestiyerde durur oldu plastik eldiven kutuları-  kutudan bir çift eldiven alıp gelinceye kadar, mutfağı toparlayan Veysel’in hanımı çayı bitmiştir diye oturma odasına gelip kanepedeki paraları görünce olanlar olmuuuşş.  Bir bakmış ki gün boyu yok anonslar, yok haberler, yok sabah programlarında tavsiye veren uzmanlar derken zaten paniği tavan yapan hanım çıldırmış, tutmuş kulaklarından çarşafı, o gün ki tüm yevmiyeyi suya sermiş… Olacak iş mi?  20’lik anlattıkça hem güldük, hem içimiz acıdı. Kime mi tabi ki hanımına. Zaten titizlik takıntısı olan bu kadın 3 yıl önce psikiyatristtin “ hanımefendi, bu kadar ince eleyip sık dokumayın, mikrop sadece size mi bulaşıyor, bakın dünyada her gün milyonlarca insan, bakteri, virüs, mikropla iç içe. Herkes böyle elinde dezenfektanla dolaşsa başka iş yapmaya fırsatımız kalmaz. Boş verin biraz, oluruna bırakın. Şimdi reçetenize iki ilaç yazıyorum biri her akşam yatmadan önce, biri de kendinizi iyi hissetmeyip temizlikle ilgili yoğunlaşma ihtiyacı duyduğunuzda alınacak. Gelecek ay görüşürüz” deyip bir daha da görüşmediği o ünlü adamdı. Şimdi de her sabah çıkan, haftada bir konuk olarak katıldığı o programda “insanlar bana olmaz diyor, “benim başıma gelmez psikolojisi” toplumda virüsün hızla dolaşmasına neden oluyor. Titiz olacağız, hijyen en mühim etken “ diye televizyon ekranından gözüne gözüne bakarak tembih etmez mi? Kadının da işi zor, devreler karışmış tabi.  Tevekkeli değilmiş, ondan işten getirdiği gibi  5’lik,10’luk 50’likve 100’lük bazılarımızı sayıp katlayıp buraya büyük devetabanı saksısının altına koyması. Çok mikrop yayıyormuşuz, tehlike demekmişiz biz. Hanımının da zaten önceden bir rahatsızlığı varmış, hele şimdi bizden ödü kopuyormuş. Valla Veysel abi adına biraz da sevindik doğrusu. “Bu devirde bizden ödü kopan hanım buldun daha ne. Ne dokunur ne harcar. Senin ki de dert mi be” deyip güldü aramızdan 100’lük bi arkadaş. Veysel onları ütüyle kuruturken 20’lik kendi gözüyle görmüş, kadının başına bir tülbent sarıp ağlaya ağlaya yatağa girdiğini.  Biz balkondayız ya ne gördük ne seslerini duyduk bunlar olup biterken, yalanı varsa onun boynuna. (peri)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir