Renk yoktu, sade bir beyaz her şey bembeyaz.Anne yanağı pembesini gördü ilk renk olarak..Papatya sarısı , horoz şeker kırmızı ne güzel, pek güzeldi.Uzandığı yatıp yuvarlandığı çimen yeşili ,uçsuz bucaksız gökyüzü mavisi ne muammalıydı…
Defterine renk veren kurşun kalem siyahı ,kara tahta ; siyahın en tatlısıydı.Henüz matem karasını tanımamıştı….
Hoyrat esen deli rüzgar gibiydi yüreği pır pır;İşte o sırada tanıdı sevgi kırmızısını …
Ayrılık kurşunisini de görmüştü artık; Sıladan ,anadan ve de yardan ayrılalı…Yaşadığı ; büyük büsbüyük şehir gri ve bulanıktı.Renkler parlak değildi, hani o eskiden olduğu gibi.
Belki de yaşlandığı için bulanıktı gözlerinin önündeki renkler; kimbilir belki ???
Vakit vuslata erme vaktiydi… Ve yine tek renk olmuştu evren ,eşyalar ve cisimler…Gözlerine inmişti perde, feri kesilmişti.Artık her şey yine tek renkti , başladığı gibi…
Beyaz; renklerin en sonu en başı , belki de hepsiydi…
Beyaz ; ah bembeyaz ne asildi….
– fikirperisi-